Monday 16 March 2015

Vergiler ve Vergi Kültürü Üzerine

Şimdi burada vergiler konusunda çok da fazla oranlar ve hesaplar verip matematik bilgimi kanıtlama gibi bir çabam yok. Asıl amaç verginin yöntemleri üzerine konuşmak daha çok.

ABD'de en ağır suçlardan birinin vergi borcunu ödememek olduğunu biliyor musunuz?
Aynı zamanda bu ülkede en düşük sayılabilecek oranlarda KDV alındığını peki?

Vergi normal şartlarda vatandaşla devlet denen kurum arasındaki harçtır. Devlet vatandaşından vergi alıp bu aldığı vergiyle ona hizmet götürmek ve onun güvenliğini sağlamak işini yapar en temel olarak. Peki eskiden bu iş nasıl yapılıyordu? Şimdi nasıl yapılıyor?

Yine temel olarak konuşursak doğrudan ve dolaylı vergiler vardır. Bizde biraz daha farklı olarak görünen ve dolaylı vergiler şeklinde ikiye ayrılıyor. Doğrudan vergi vatandaşın devletin vergi dairesine gelir beyanına göre yatırdığı vergidir.

Yani sene sonunda vatandaş der  devletine ''Ben bu sene şu kadar para kazandım. Şu kadar da şöyle masraflarım oldu.''

Devlet de vatandaşına ''Masraflarından şunları gelirinden düşünce net bu kadar gelirin olmuş. Bunun da şu kadar yüzdesini bana vergi olarak ödeyeceksin.'' der. Böylece doğrudan vergi ödenmiş olur.

Dolaylı vergiler ise akaryakıt, sigara, içki gibi ürünlerden alınan, devletin doğrudan üreticinin fiyatına eklediği ve ondan aldığı vergilerdir. Bunların oranlarını herkes bilmez, bilmesi de gerekmez zaten. Aldığımız fiş/faturalarda bu oranlar yoktur. Bu yüzden zaten bu vergilere dolaylı vergi denir.

Peki bizdeki görünen ve dolaylı vergi mevzusu nedir?

Bizde görünen vergi dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen KDV'dir. Bu fiyatların içindedir ve bu vergiyi hizmeti satın aldığımız kurumlar devlete doğrudan öder. Masraf vs. olarak gösterilemez bu vergiler. Elektrik, su, doğalgaz, telekom vb. gibi hizmetlerden alınan sayısız farklı vergi de bu vergilerdendir.

Bunların dışında bir de maaşlarımızdan alınan vergiler vardır. Maaş bordromuza baktığımızda birçok kesinti görürüz. Bu kesintileri hiçbirimiz elle tutamayız. Sadece kağıt üzerinde görürüz. Sigorta kesintisi de, gelir vergisi de bu kalemler içindedir. Maaşlarımızdaki bu vergiyi kim öder peki? Tabii ki işverenlerimiz.

Dolaylı vergiler zaten aynıdır mantık olarak.

Bu kadar temel bilgiden sonra soru şu: Sorun bu sistemin neresinde?

Çok basit aslında. ABD'den yine örnek vereceğim. Orada alacağınız ürünün fiyatının üstüne bir de eyalet vergisi konur tam satınalma aşamasında. Onu da hesaplamanız gerekir. Böylece devletinizin o üründen aldığı vergiyi tam olarak bilirsiniz. Bizdeki gibi fiyatın içindeyken pek çok insan hesaplama zahmetine dahi girmez. Böylece kendisinden ne kadar vergi alındığını umursamamaya başlar.

Gelelim maaşlardan alınan vergiye. Maaşınızı brüt olarak aldığınızı düşünün. Her ay sonunda da o ayki gelirinizi ve giderinizi hesaplayıp verginizi elden vergi dairesine yatırdığınızı düşünün bir de. Sene sonunda da yaptığınız masrafları üst üste koyup vergi iadenizi almak için yine vergi dairesine gittiğinizi hayal edin.

''Bu neyi değiştirir peki?'' diye soranlarınız olabilir. Şunu değiştirir: Kesilen vergi kimsenin umrunda olmamasına rağmen elden vermemiz gerektiğinde durum farklı olur. O vergiyi vermek ciddi anlamda zor gelir insana. Hem de çok zor gelir. Düşünürsünüz bir kere, ''Bu devlet bana ne hizmet yaptı?'' diye. Sorgularsınız. Beğenmiyorsanız hizmetleri, hemen şikayet edersiniz. Takip edersiniz paranızın nerelere harcandığını. Devlet sizin yani kamunun kurumunu özelleştirmek istediğinde sorarsınız niye bunun yapıldığını. Eğitim kalitesi düşükse daha iyisini talep edersiniz. Sağlık için de aynı şekilde. Cebinizden vergiyi vermek doğrudan kesilen vergiye benzemez çünkü. Ne ödediğinizi bilirsiniz. devletin bu paraya baştan el koymasına benzemez yani.

Bu sistemde herkes inandığı dinin kurumuna kendisi ödeme yapar. İnanmayanlar kimseye, hiçbir dini kuruma ödeme yapmak zorunda kalmaz. Devlet milyarlar harcayamaz bir kesimin dini için. Çoğunluk dahi olsa o bir kesim.

''Ben vergisini düzenli ödeyen bir vatandaşım. Bana böyle muamele yapamazsınız!'' sözü burada ortaya çıkar işte.

Ufak bi ek bilgi: Maaşlarımızdan kesilen vergilerin içinde sağlık sigortamız ile emeklilik sigortası primlerimizin de olduğunu biliyoruz. Peki bu paralar gerçekten de doğrudan devlete yatırılıyor mu bizim adımıza? Ne yazık ki hayır. Şirketlerin birçoğu bu paraları ödemeyip kendi işleri için kullanıyor. O arada gelen faizlerin zaten ileride bir gün tekrar affa uğrayıp silineceğini biliyorlar çünkü. Niye ödesinler ki? Bizden kesilmiş olan paramız, devletin kasasına girmeden işverenler tarafından kullanılıyor. Sonra da bizim devletimiz bu paraların yasal faizlerini affedip işverenleri kurtarıyorlar. İşverenler kendilerinin olmayan parayı faizsiz, masrafsız kullanmış oluyor, bizlerin hakkını çalmış oluyorlar. Ama bunun kaçımız farkına varıyoruz acaba?

Demem o ki, vergi sistemi, vergi kültürü değişirse, bazı şeyler gerçekten de değişebilir bu memlekette..


No comments:

Post a Comment