Friday 14 November 2014

İş Güvenliği Nasıl Temin Edilir?

Son birkaç gündür bu konu üzerine iyice düşünüyorum. En sonunda aklıma geldi: İş kazalarının, nedenleri soruşturulmasının dışında, TÜM maliyetinin iş kazası olan işletmeden tahsis edilmek üzere devlet tarafından yapılması. Diğer bir deyişle, herhangi bir yerde iş kazası olduğunda, sorumlulukla ilgili adli süreç işlemekle birlikte, kazayla ilgili tüm çalışmaları devletin kurumları yapsın ve bu çalışmaların maliyetleri de firmadan kesilsin. Hem de misliyle.

Birkaç aşaması var konunun. Öncelikle ailelere kayıplarından dolayı verilecek tazminat en az 7 basamaklı bir ücret olsun. 11 sene önce Köln'de gönüllü çalışmaya giderken AB Komisyonu tarafından bana yapılan sigortanın detaylarını halen daha hatırlıyorum. Can kaybı ya da kalıcı sakatlık durumunda ödenecek tazminat 5.000.000 € idi. Yanlış duymadınız. İnsan hayatının her ne kadar parasal karşılığı olmasa da birçok aile için böyle bir tazminat işverenlerin iş güvenliğini bir nebze olsun daha dikkate almalarını sağlayabilirdi. Ufak bir örnek: Soma'daki madende hayatını kaybeden tüm işçilerin aileleri çeşitli davalar açmışlar hem işveren, hem de bakanlıklar aleyhinde. Ödenecek öngörülen tutar 200-350 milyon lira arasında. Dediğim gibi olursa ise tek kalemde toplamda 1,5 milyar avro tazminat demek bu. Rakamla da 1.505.000.000 €. Tabii kurtarma çalışmalarının maliyeti ile diğer açılacak davalar bunun dışında. Bu kadarlık tazminatın pratik anlamı ise holdingin iş cinayetinde hayatını kaybedenlerin yakınlarına devredilmesi denebilir.

En büyük denen firmayı dahi derinden sarsabilecek bir miktar bu. Bizimkilerin de zaten iş güvenliğinden ziyade hızlı çalışmayı destekleyip daha hızlı para kazanmaya çalışmalarının önüne geçebilecek belki de tek çare.

İş güvenliği en başta mantalite meselesidir. Bu işin fıtratında var derseniz insan hayatına verdiğiniz değer orada anlaşılır zaten. İşverenlerin iş güvenliğini önemsemesinin ise tek yolu maddi olarak maliyetini önlerine çıkarmanız olacaktır.

Ceza vermenin amacı kişiyi/kurumu cezalandırmak olduğu sürece bir yere varamayız. Ceza o işin olmasının önüne geçebilecekse, candırıcı olabilecekse, o zaman cezadır diyebiliriz. Mesela Dubai'de emniyet şeridine girmenin cezası 6 ay hapistir. Kırmızı ışıkta geçmenin cezası ise $550 (1232TL) para cezası ile 15 gün araç kilitleme. Yani parayı verip bir de 15 gün aracınızı kullanamıyorsunuz. Böyle olunca da kimse ne kırmızı ışıkta geçiyor, ne de emniyet şeridini kullanıyor. Olay bu kadar basit gerçekten de.

Yalnız bir noktayı atlamışım: İş güvenliğinin işçi ayağını. Önlemlerin alınması, gereken kontrollerin zamanında, aksatılmadan yapılması gibi sorumluluklar işveren aracılığıyla yöneticilere, mühendislere verilir. Fakat işin bir de uygulayıcı, yani işçi ayağı vardır. Burada da bence katı olması gereken işveren ve işçilerin başlarındaki yöneticilerdir. Eğer ki işçi kendi hayatı için olan iş güvenliğini umursamıyorsa çalışmaya da hakkı yoktur çünkü. Mesela inşaatta kalıp üzerinde çalışırken düşme potansiyeli olan yerde emniyet kemerini takmıyorsa işçi, en fazla bir kere uyarılıp ikincide hiçbir hakkı verilmeden işten atılmalıdır. İnşaatın içinde olduğumdan biliyorum, birçok defa işçiler güvenlik önlemlerini almadan çalıştıkları için kaza geçirdiler. Hatta bir keresinde bir sıvacının, defalarca uyarılmasına rağmen dinlememesi ve yöneticilerinin de umursamamasından dolayı öldüğünü biliyorum, iskeleden düşerek. Ya da mühendisin iş güvenliği ayakkabısı giymeden iskeleye çıkıp yürüdüğü sırada ayağına çivi battığını ve şansa kendini geriye atarak kurtulduğunu.. İkisinin de iş güvenliğini umursamadığından dolayı iş akdinin tazminatsız olarak feshedilmesi iş güvenliğinin uygulayıcı ayağını tamamlaması konusunda önemlidir. Böylece herkes çok daha dikkatli olup ona göre çalışabilir. 

No comments:

Post a Comment