Tuesday 28 October 2014

Toplu Taşımada Çok Başlılık

İstanbul Belediye Başkanı olduğumda ilk icraatlarımdan biri sanırım bu olacak: İstanbul'da toplu taşımacılıktaki çok başlılığı bitirmek!

Peki bu konu niye bu kadar önemli?

Çünkü toplu taşıma İstanbul gibi neredeyse 20 milyon insanın aynı anda yaşamaya çalıştığı bir megapol için çok önemli. Milyonlarca insan bu toplu taşımayı her gün kullanıyor ve sürekli farklı standartta hizmet alınıyor. Bunun da çok temel bir nedeni var. İETT, belediyenin şirketi ve çalışanlar da belediyenin kendi çalışanları. Özel Halk Otobüsleri (ÖHO) dolmuşların biraz daha büyük versiyonu gibi. Şöförler yolcu almak için, yolu çok tıkamayacaklarsa, herhangi bir yerde elini kaldıran bir yolcu için durabilir, yolun ortasında yolcu indirebilir, durağa yanaşmadan önündeki kendisiyle aynı yöne giden araçla yarışabilir. Bunların hepsi günboyu gördüğüm şeyler. İstanbul Otobüs A.Ş. ise nispeten daha yeni bu işte. Adamın biri, genelde millevekilleri diye duymuştum, kendisine otobüs alıyor ve bu şirket aracılığıyla İETT ile gelir paylaşımı yöntemiyle hizmet veriyor halka. Yani bunlara da ÖHO'ların azıcık daha gelişmiş ve organize versiyonu denebilir. Bunların yanısıra bir de İstanbul Ulaşım A.Ş. var. Metro hatlarını organize ediyor. Bu şirket de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) bağlı.

Başka peki? Başka da var. Mesela vapurlar Şehir Hatları bağlı. Alternatif olarak başta Dentur Avrasya var. Alternatif derken aynı hatta hizmet veren diğer kuruluşlardan biri. ÖHO'nun deniz versiyonu yani. Diğer yandan tabii dolmuşlar, taksi dolmuşlar, taksiler ve firmaların servis araçları var. Detaylar için: Vikipedi: İstanbul'da toplu taşıma

Neyse ki metro ve tramvayda sadece İstanbul Ulaşım A.Ş. çalışıyor. Bu alanda henüz daha yatırımlar hızlı giderken özelleştirmenin olmasını bekleyemeyiz sanırım.

Toplu taşıma deyince elektrik idaresi, su idaresi, doğalgaz idaresi gibi tekel bir yapıdan söz etmek gerekir. Bunun en temel nedeni sürekliliği ve kalite standartlarını tutturmaktır. Kalite konusunda memleket olarak durumumuz zaten oldukça kötü. Toplu taşıma alanında bunu çok açık görmek mümkün. Daha birkaç gün önce ÖHO aracında iki kişi bebek araçlarıyla binmek isteyince şöför almak istemedi. Yolcuyu nereye alacağını sordu kendisini savunmak amacıyla. Halbuki şöförün görevi binen insanların nasıl ve hangi araçlarla bindiği değil, yolcuları gittiği yere zamanında ve konforlu bir şekilde ulaştırmaktır. Başka bir amacı yoktur toplu taşıma araçlarının. Fakat işi bireylere bıraktığınızda onlar da bunu işletme gibi görüp en çok nasıl para kazanacaklarının hesabını yaparlar. Her yerden yolcu alıp, ana yolcu güzergahlarında yavaş gidip daha fazla yolcu alarak, ana yola çıktıklarında ise aşırı hızlı araç kullanıp, kimi zaman olayı yarış boyutuna taşıyarak yolcuları tehlikeye atarak çalışırlar. Çünkü ana amaç daha çok para kazanmaktır, yolcuya/halka hizmet değil. Toplu taşıma da hizmet amaçlıdır, gelir amaçlı değil!

Engellilere ve yaşlılara verilen ücretsiz kartları bu kişiler bastıkları zaman ÖHO şöförleri kimi zaman bu insanları aşağılayıcı sözler sarfetmekten geri kalmıyor. Buna defalarca şahit oldum. Bu insanlar da birşey diyemiyor bu duruma ne yazık ki. Çünkü bunun olmasının nedeni kendileri değil ve karşı çıkma cesaretini bulamıyorlar kendilerinde.

Biraz da toplu taşımadaki araçların oranlarıyla ilgili bakınca şöyle bir tabloyla karşılaştım:

İstanbul`da Toplu Taşıma

KARAYOLU
Günlük yolcu sayısı
Türü içerisindeki payı (%)
Metrobüs
800.000
8,27
İETT
927.546
9,59
ÖHO
1.441.334
14,90
OAŞ
795.504
8,22
Minibüs
2.100.000
21,71
Taksi Dolmuş
110.000
1,14
Taksi
1.100.000
11,37
Servis (kayıtlı)
2.400.000
24,81
TOPLAM
9.674.384
100
RAYLI


Metro
613.062
8,27
Hafif Metro
308.420
9,59
Tramvay
497.230
14,9
Tünel-Füniküler
48.837
8,22
Nostaljik Tramvay
1.983
21,71
Teleferik
5.966
1,14
TCDD (Marmaray)
129.895
11,37
TOPLAM
1.605.393
100
DENİZ


İDO
20.610
7,8
Şehir Hatları
106.357
40,2
Özel Tekne/Motor
137.285
52,0
TOPLAM
264.252
100

Kaynak: İETT: İstanbul`da Toplu Taşıma 28.10.2014 09.32

Tablodan görülebileceği gibi İETT İstanbul'daki tekerlekli araçlarda toplu taşımadan neredeyse elini çekmeye hazırlanmış gibi bir durumda: Otobüsler arasındaki taşıma payı %29,31 seviyesinde. ÖHO, yani bireysel otobüslerin oranı diğer yandan %45,55. 1,5 katından daha fazla yani. Bunun pratik anlamı bebek arabası, bavul vb. eşyalarımız, bisiklet vb. araçlarımız, engelli/65 yaş üstü kartlarımız yüzünden daha çok ÖHO şöförlerinden şikayet duyacağız. Yeri gelecek bu insanlar belki otobüslerden bile atılacaklar. Kim bilir? İki bebek arabasıyla binenleri neredeyse atıyordu bizim şöför. Hem de yolcu şöförü sakinleştirmek amacıyla fazladan bir kere daha bilet basmayı teklif etmesine rağmen. İETT otobüslerinden sayıca çok daha fazla olan ÖHO ve İstanbul Otobüs A.Ş. otobüslerinin temizlikleri ile ilgili bilgi olmamasının yanısıra bir de bu otobüslerin pek çok ana cadde üzerine park ettiği ve yolu ciddi anlamda darattığını da sanırım eklemem gerekir. Bu konuda da İETT'ye sorduğum soruya 'bilgimiz yoktur' minvalinde bir cevap aldım.

Yine tablodan görülebileceği gibi Şehir Hatları'nın da denizdeki payı Özel Tekne/Motor'lardan daha az. Yani orada da İBB işi bir yandan çok başlı yapmış, diğer yandan da özel sektöre bırakmıştır. Bunların hepsi belediyenin kendi kaynaklarından olduğunu da belirtmem gerekir.

Çok da fazla uzatmaya gerek yok sanırım. Herşey ortada. Belediye toplu taşımayı tamamen özelleştirmeye doğru götürürken bir taraftan, diğer taraftan bunun sorunlarını yaşayan ve yaşayacak olan biz oluyoruz. Tüm toplu taşımanın tek kalemde kamulaştırılması dediğimizde bunun maliyetinin çok fazla olacağı söylenecektir. Aynı şekilde tamamen belediye güdümünde kontrol edilerek özelleştirilmesi dendiğinde milyarlarca dolarlık bir yapıdan söz etmemiz gerekecek. Bunun ne kadar yapılabilir olduğu da ayrı bir tartışma konusu.

Şimdiye kadar gittiğim hiçbir memlekette (Türkiye dışında) bunun benzeri bir durumla karşılaşmadığımı da belirtmem gerekir. Farklı işletmeler olabilmesine rağmen bunların arasındaki uyum ve anlaşma benim tek kanaldan hizmet aldığım izlenimini vermiştir her zaman.

No comments:

Post a Comment