Wednesday 1 October 2014

Dikey Şehir mi Yatay Şehir mi?

Bugün Radikal'de bir yazı okudum. Yazar Güven Sak İstanbul'u New York ve Seul ile karşılaştırarak dikey şehirlerin çevre açısından daha sağlıklı ve doğru olduğunu öne sürüyor. Maliyetler ve karbon salınımı açısından da daha iyiymiş. Öyle diyor yazar çünkü. Bir de asıl problemlerden birinin de altyapı düşünülmeden üstyapının planlanmasından kaynaklandığı tezini öne sürüyor yazar. Yalnız gerçek anlamda gelişmişliğe bakıldığında bu iki şehirden ziyade Avrupa ve buradaki şehirler benim her zaman ilk aklıma gelir. Ve buralarda dikine değil, yatayda gelişen şehirler vardır. Biraz açayım bu konuyu.

Avrupa'da en büyük şehirlere baktığımızda bunlar Paris, Londra, Berlin gibi kentler. Belki de Roma, İstanbul'a geçmiş ve önem açısından en yakın kent. Bu kentler Avrupa'nın en büyük ülkelerinin de aynı zamanda başkentleri. Buralara giden varsa bilir, bu kentlerde ciddi anlamda kule diyebileceğimiz çok fazla bina yoktur. Tercih edilmez çünkü. Bölgenin genel mimarisine aykırıdır. Ya da son  zamanlarda sıklıkla kullandığımız gibi, kentin silüetine uymaz bunlar. Roma'da mesela en yüksek yapı Vatikan'ın ortasındaki Aziz Petrus Bazilikası'ndan daha yüksek olamaz. Şehir de buna göre tasarlandığı için çok güzel, yemyeşil ve yatayda genişleyen bir kent görürsünüz.


Fotoğraf 1
Genel anlamda Avrupa'yı sevmemin de önemli nedenlerinden biridir bu: Yatayda genişleyen şehirler. Bunun çok önemli bir nedeni var. Doğa insanlar da içinde bir şekilde hayatını sürdürsün diye vardır. Yağmur ormanları gibi genel anlamda koru ya da orman alanlarını kastetmiyorum tabii ki. İnsanlar doğaya zarar vermeden, bir şekilde içinde, onun bir parçası olarak da yaşayabilirler. Geniş bahçeli evlerde yaşamayı kim istemez? Hem de şehre hızlı bir şekilde gidebilmeyi. Bunun için öyle çok geniş otoyollar yapmak da gerekmez hem. Raylı taşıma sistemini ülkenin geneline yayabilirseniz, insanlar dilediği yerde yaşayıp dilediği yerde çalışabilir. Bu arada da çevreye de zarar vermez. Çocukların yeşilliğin içinde rahatça dolaşıp oyunlar oynayabileceği alanları sağlamış oluruz. Bir de bisikletle seyahat var tabii. Çevreye belki de en faydalı ulaşım aracı.

Dikine büyüyen kentlerde bu ciddi bir problemdir. Yazarın bahsettiği 5-6 katlı binalardan ziyade çok daha yüksek katlı kuleler. Bunlardan daha çok yapmalıyız ki çevreye verdiğimiz zarar azalsın şeklinde bir yaklaşımı var. Özellikle New York'ta metro sistemi çok iyi organize edilmiş. Yalnız yine de trafik problemi ciddi şekilde yaşanıyor. %100 artan nüfusun %15 artan trafik getirdiğini söylemiş. Yalnız çok önemli bir eksiklik var burada. Bu insanların yaşam kalitelerine bu kadar büyük şehirlerin nasıl bir etkisi var? Buna dair bir bilgi yok, verilmemiş. Belki de yaşam kalitesi buradaki önemli hususlardan biri değildir. Trafiğin ve yoğun trafikte harcanan yakıtın çevreye maliyeti düşünülmemiş. Rakamların göz önüne alınması gerektiği belirtilmiş fakat istatistiklerin rakamlarla yalan söyleme aracı olduğuna dair bir bilgi yok. Verilen makaledeki rakamların arasında hava kalitesine dair de bir bilgi yok mesela. Ya da hayat standartlarına ve kalitesine dair. 

Başka bir konu ise yatayda genişleyen şehirlerin daha fazla yol ve daha fazla kaynak israfına yol açtığı konusu. Daha fazla yol gerekmesi bir açıdan doğrudur. Fakat doğa zaten aşırı yoğun olmadıkça kendisine verilen zarar, bunu bir şekilde sübvanse edip toparlıyor kendisini. Akciğerlerimiz gibi mesela. Günde birkaç sigara içerseniz akciğerleriniz kendisini çok büyük ölçüde temizleyebiliyor. Bir paket içerseniz temizleyemiyor. Şehirlerde de konu tamamen aynı. En basitinden beton yapılar betonun sıcağı tutmasından dolayı doğanın ısınmasına, çevrenin ısınmasına katkı yapar. Halbuki daha ufak çaplı, hatta müstakil evlerin olduğu bölgelerde bu kadar çok ısınmanın olmasını bırakın daha fazla yağış bile alır bu bölgeler. Ormanların, ağaçların yağışı ve bulutları çekmesinden dolayı bunu söylüyorum. Isınma ve soğutma maliyetleri biraz artsa dahi bunlar ısı pompası, ufak çaplı güneş panelleri ve rüzgar gülleri ile kolaylıkla sübvanse edilebileceği gibi bu gibi evlerin enerji açısından dışa bağımlılığı sıfırlanabilir bile. Enerji yerinde üretilip yerinde tüketildiği zaman iletim kayıpları ve altyapı maliyetleri minimize olacağı için enerji konusunda yataydaki genişlemenin çok daha doğru olacağı bile söylenebilir. Unutmadan, maliyet konusunda yüksek binaların birim maliyetinin düşük katlı binaların birim maliyetine göre çok daha pahalı olduğunu da belirtmem gerekir. Nedeni ise yüksekliğine göre temelinin de o kadar sağlam olması gerekliliği ile yükselen binanın daha kaliteli (pahalı) beton kullanılmasından kaynaklanıyor. Bu birim maliyetler de oralarda ikamet edecek olanlardan misliyle karşılanma durumunda kalıyor.

Yatayda genişleme derken yalnız kastettiğim kesinlikle İstanbul'un yatayda genişlemesi değil. Zaten oldukça az olan yeşil alanlara doğru genişlemeyi bırakın önermeyi, kabul bile etmiyorum. İstanbul için olması gereken hiçbir şekilde, dikey ya da yatay, genişlemeye izin verilmemesi gerekiyor. Aşağıdaki fotoğrafa bakarak tarihi yarımadadaki yeşil alan yoğunluğu konusunda bir fikre varabiliriz sanırım.

Fotoğraf 2

İstanbul gibi geçmişi 8000 yıldan daha geriye giden bir kent için asıl sorun yatayda yerine dikeyde genişleyen bir kent yerine kentin nüfusunun azaltılması olmalı bence ana konumuz. Bir ülke düşünün, nüfusunun %17'si yani her 6 kişiden biri sadece %0,68'lik alanda yaşıyor (İstanbul'da yerleşim yapılan alanı yaklaşık 5343km2 kabul edip Türkiye'yi de yaklaşık 783.562km2 alana sahip olarak aldım). İstanbul yerine yatırımlar, fabrikalar Anadolu'nun her yerine dağılıp gelişmeyi ülkenin her yerine dağıtırsak İstanbul'dan geriye doğru göç yaşanabilir. Bu durumda yaklaşık 13 milyon nüfusa sahip şehrin nüfusunun 8 milyon seviyesine indiğini düşünürsek yeni yerlere ihtiyacımızın kalması bir yana, çok daha yaşanır bir İstanbul'a sahip olacağımızı düşünüyorum.

Okumak isteyenler için yazarın yazısı: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/guven_sak/goge_dogru_yukselen_kent_iyidir-1215521
 
Fotoğraf 1: http://www.sunipeyk.com/wp-content/uploads/2014/01/yesilalanoran.png

Fotoğraf 2: http://assets.dwell.com/sites/default/files/styles/article_teaser/public/2013/05/03/istanbul_rect.jpg?itok=uIas9Cvh

No comments:

Post a Comment